Cuma, Haziran 29, 2007

KAZDAĞLARI

Sevgili dostlarım,

Aşramımızın seyahat ekibi gene yollara düştü geçen haftasonu için......

Biz bu gibi gezileri ticari olarak görmediğimizden, keyifle işleri bölüştük, hepimiz cebimizden paramızı koyduk, keyifle gittik ve geldik 17 kişi......

Programı zaten daha önceden belirlemiştik, en rahat edeceğimiz, bizelere huzur katacak olan yeri "Zeytinbağı'nı " seçmiştik. Biz daha önce de orada bulunduğumuzdan, zaten bu keyifli yer için hiç bir şüphemiz yoktu ama tüm arkadaşlar da unutulmaz anılara sahip oldu, hem Kazdağlar'ında ve hemde Zeytinbağı'nda
( Zeytinbağı'na siz de gitmek isterseniz sitemizin ana sayfasındaki linkini tıklayın)

İki minibüs kiraladık, birinin şoförlüğünü ben diğerininkini ise sevgili Tuğrul yaptı. araç organizasyonunu ben, feribot organizasyonunu tuğrul ve otel organizasyonunu ve mali işleri Pınar yaptı herşey tam bir uyum içinde yürüdü.
Öğleden sonra aşramın arka bahçesinden başladık yolculuğa, telaşsız bir sürüş ile feribota geldik ve güle oynaya Bandırmaya ulaştık. Elbette susurluktan geçerken tost ve ayran faslımız oldu.

Zeytinbağı'na gece vardık. Bizi sevgili Nejla hanım güzelce karşıladı daha sonra odalarımıza yerleştirdiler. Tabi hemen bahçede toplanıp, yorgunluk attık.


Ertesi sabah keyifli bir yoga çalışması ile başladı. Daha sonra ise Zeytinbağı'nın o hiç bir yerde bulunmaz kahvaltısı ile mest olduk. Kahvaltının muhteşemliğini nasıl anlatayım bilemiyorum. Ama tek kelime ile hiç bir yerde bulunamaz diyorum gene....


Kahvaltı bittiğinde safari araçlarımız bizi bekliyordu, Demre Tur'un sahibi Adem bey in liderliğinde tarihi Çanakkale yolunu ( ilk hali ile duruyor hala) takiben Kazdağlarına tırmandık, Milli Parka girişimizde biraz soluklanıp manzaraya hayran hayran baktık.


Daha sonra yolumuza devam ederek yaklaşık 1000 metre den ünlü kanyonu izledik. Tertemiz havayı içimize çekerek. Yüce Kazdağları, kadim İda

Safarinin ilk bölümünün sonunda öğlen saatlerinde dinlenme noktamıza geldik. Tanya ve ben yolları bildiğimizden hemeeeeen koşturarak şelalelerin göletler oluşturduğu yere atlaya zıplaya ulaştık.


Hava oldukça sıcak olduğu halde bu zümrüt yeşili sulara girmek biraz yürek istiyordu buuuuz gibi idi sular ve kristal berraklığında.... çocuklar gibi şen olduk, Asanalar yaptık, sularda yuvarlandık, tepelere tırmanıp sulara atladık, herkes çocuk oldu ki, bu benim en istediğim şeydir hep...

Sonrasında bizim için özellikle sebzelerden ağırlıklı (egenin güzel) yemekleri bizi bekliyordu. Sonrasında keyifli sohbetler çaylar ve kahveler...

Dönüşte, kanyonun kaşı tepesinde durduk ve Mihri Hocamız bize etkili bir Pranayama çalışması yaptırdı. Zaten bulunduğumuz yerin yüksek enejisi ile dolan bedenlerimiz muhteşem titreşimlerle tabiri caiz ise akord edildi.

Dönüş yolunda Adem bey bize bu bölgenin milli park oluşu ile neleri kazandığımızı en ince detayları ve istatistiki bilgileri ile anlattı. Sonra eski Altınolukta, koruk ve karadut suları içtik, buralarda bulamayacağımız kurutulmuş ege otları aldık.

Zeytinbağı'na dönüşümüzde güzel bir akşam yoga çalışması yaptık. Herkes tüm ciddiyeti ile katıldı ve hep birlikte huzur içinde gücü hissettik...

Kısa bir dinlenmeden sonra sıra akşam yemeğine gelmişti, işte hepimizi mest eden yemeğimizi Erhan beyin muhteşem mutfağının gene söylemeden geçemeyeceğim hiç bir yerde bulunamaz soframızın başında önce gözlerimiz, sonra karnımız ve dahası ruhumuz doydu.

Sevgili Tuncel beyin huzur verici varlığı, Menend hanımın güler yüzü, Nejla hanımın her istediğimizi anında yerine getirmesi, Erhan beyin yemeklere verdiği sevgi ve yardımcılar Zarife hanım ile Mustafa, bizim çocuksu afacan huzurumuzu öyle güzel tamamladı ki.....

Paylaşarak huzur içinde uyuduk her biri ayrı güzel odalarımızda.

Ertesi sabahımız gene güneşe selam ile başladı, daha sonra Sevgili Tuncel Kurtiz, bir sohbet esnasında bizlere Kazdağını hem anlattı hem yaşattı bizi dağ ile bir ve bütün yaptı. Kaz bütünleşmesinde bize doğaç pranayamayı her yönü ile adeta öğretti... Koca Çınar.... güzel insan.

Gene inanılmaz kahvaltı ( bu defa ben çok kaçırdım ama öyle muhteşemdi ki).

Sonrasında Menend hanımın tarifini alıp, fener burnundan koyuverdik kendimiziegenin pırıl pırıl sularına attık kendimizi. Hem denize girdik hem hem meditasyonlar ve hem de bandhalar yaptık.

Su gibi akan zaman bizi geriye döndürdüğünde yol öncesi bir ziyafet bekliyordu gene bizleri. Hiç istemesek te ayrılmak gerekliydi, sıkıntısız ve rahat bir yolculukla İstanbul'a vasıl olduk.

Yeni yolculuklara sözleşerek ayrıldık.....

Not, turun diğer resimlerini en kısa zamanda koyacağım ....

Sevgilerle kalınız.