Çarşamba, Mayıs 16, 2007

bhairanga/antaranga yoga

Haydi bakalım tembellik ediyorum gibi geliyor, ilanları falan bırakalım da yoga felsefesi ile ilgili bir iki noktaya dönelim, eğer daha önce bahsettiysem kusura bakmayın ve gene okuyun, belki bu defa başka şeyler ifade eder.

Geleneksel Ashtanga yoga / Raja yoganın temelinde sekiz basamak olduğu ve bu sekiz basamağın bir yoginin hayatında ona yol gösterici olduğunu biliyoruz. Bu sekiz basamağın ilk ikisi yap ve yapmalar. Yama- Niyamalar bunlara yogik ahlaki değerler diyebiliriz. Sonraki adım asana, yani duruş, yani yoga pozları. Bir sonraki pranayama yani nefes, nefes teknikleri. Daha sonra pratyahara. Bunu ben içe dönüş ve duyulara hakimiyet olarak adlandırıyorum. Yani varlığın içsel cevherini bulması. Ondan sonra da dharana, dhyana, samadhi.
Bu sekiz basamağın yogayı tarifleri şöyle olabilir: Yoga chitta üzerinde –akıl düşünce yumağı -üzerinde hakimiyettir.
Daha önce de ifade ettiğim gibi, bunu için iki temel yöntem var:

1. Endirekt yolla akıl veya zihin üzerinde hakim olmak
2. Direkt yolla akıl ve ya zihin üzerinde hakim olma.

İşte raja/aştanga yoganın birinci bölümü yani yama, niyama, asana, pranayama ve pratyahara endirekt yolla aklı hakimiyet altına alan yöntemdir. Ki bu yönteme Bairanga Yoga denir. Niçin endirekt yöntemler? Yama, niyama, asana, pranayama ve pratyahara bunların her birinde dikkat ederseniz belirli bir alet var. Dış tesirler var ve fizik var. Yama - niyama niye var, bu dünya üzerindeki hal ve hareketlerimizi tanzim edici, onların uyum ve düzen içerisinde olmasını temin edici değerler. Asana duruş bedenimiz, fizik yapımız bu da bir alet. Bir varlık yalnızca ruh değil, yalnızca zihin değil, yalnızca beden değil. Zihni ve aklı bir kenara ayırıyorum, yalnızca beden değil, yalnızca ruh değil. Yalnızca süptil alemi ilgilendiren bir şey değil, sadece fizik alemi ilgilendiren bir şey değil. Bu bakımdan geriye doğru baktığımız zaman, dünya üzerindeki varlıkların gelişim skalasına, taş toprak alemi, bitki alemi, hayvan alemi ve insan alemi. Bunun içerisinde bir tane, seçme yasasını, karar vermeyi, ayırt etmeyi bilendir, bu da insandır.

İşte fizik ve ruh olarak baktığımız zaman varlığa yalnızca birinden birine ait olmadığını görürüz. Yalnızca fizik değildir, yalnızca ruh değildir. Akıl arada olan başka bir şey. Bu bakımdan bizler fizik alemi içerisinde tekamül etmeye çalışan ruh varlıklarıyız. “Fizik alemi içerisinde tekamül yolunda giden ruh varlıklarız.” Kullandığımız araçlardan bir tanesi bedendir. Bir tanesi akıldır. Her ikisi de araçtır. Demek ki ben her ne kadar ruhsal bir varlık isem de, fizik alem içerisinde yaşamak durumundayım. Fizik alemi şartları ile tekamül etmek mümkündür Boşu boşuna bu dünyaya gelmiyoruz herhalde. Benim anladığım anlamda, ve benim içinde bulunduğum ekolün anladığı anlamda varlık tekamül sebebiyle bedenlenir. Şimdi burada reenkarnasyona filan girmeyeceğim. Ben fizik alemi öğreneceksem, bana en yakın fizik kendi bedenimdir. Yani öğreneceğim bir şeyler olabilir ama kendi bedenim ile tecrübe edeceğim her şey benim için çok daha yakın birinci derecede. Bu bakımdan asana var.

Yani nedir? Varlık esnek , sağlıklı, dinç, güzel bir bedene sahip olur ki ruhsal gelişimini engelleyecek bir şeyler olmasın. Varlığımız üzerinde bir takım fiziksel eksiklikler ruhsal gelişmemizi engelleyebilir. Tabi çok çeşitli şartları olabilir. Bazen çok zenginlik bizim ruhsal çalışmamızı engelleyebilir. Ya da çok fakirlik engelleyebilir.. Bir hastalık engelleyebilir. Fizikten konuşalım, mesela günlük yaşantınızı yaşarken felç olursanız sizi başka yönde tekamül ettirir evet ama bir takım yönlerden de engeller. Bu bakımdan da fizik yapımızın iyi olması ki her türlü şart altında bedenimiz güçlü ve sağlıklı kalsın. O bakımdan asana var. Bu da bir alet. Şimdi aletleri sayıyoruz. Pranayama, nefes teknikleri, bedenle ilgili çünkü ciğeri kullanıyoruz. Evet, her ne kadar prana –evrensel yaşam enerjisi ise de... Benim pranayı içime çekmem, almam, pranayama koşada istifade ediyorum ama ciğerlerimden havayı souyarak oluyor bu. Pratyahara içe dönüş, akıl devreye giriyor burada. Ve bununla beraber gene bir alet kullanıyorum. Bhairanga Yoga yani bu ilk beş basamak yani endirekt yolla zihnin hakimiyet altına alınması.
Bir de direkt yolla hakimiyet altına alınması var. Bunlar ne, dharana, dhyana ve samadhi. Yani konsantrasyon , meditasyon ve kozmik bilinç ile birleşme. Bunlar artık direkt tecrübeler. Mümkün olduğu kadar varlığımızın, öz benliğimizin işin içine girdiği yerler. Buna da Antaranga Yoga denir.

Şimdi Raja Yoganın 8 basamaklı yol olarak biliriz, bu da kendi içinde bölünür. Demek ki hatha yoga Bairanga yoganın bir bölümü. Neden? Hatha yoga Raja yoganın ilk 5 basamağını içeren bir sistem. Hatha, hatırlıyorsunuz değil mi, ha- güneş tha ay, hatha yoga güneş ay yogası. Bu, bütün bu varlığımızın gelişimi içerisinde çeşitli yogalar olduğunu , bunların içerisinde illa asana olmayabileceğini, asana olmasa da yapılan şeyin yoga olduğunu hatırlamamız bakımından bizim için önemli. Yine dünkü konuşmalarımızda da hatırlattım bugün yine hatırlatayım, bhakti yoga’da asana yoktur, karma yogada asana yoktur, bunlar illa bir takım duruşların bulunması yoga demek değil. Bazı yoga çalışmaları içinde duruşlar olabilir. Ama içinde duruşlar olmayan çalışmaların yoga olmadığını söylemek, yalnızca asanaları yapmakla da yoga içerisindeyim demek yanlış. Ayrıca, hep söylediğim ve katılmadığım bir söylem var, “yoga yapıyorum.” spor yapıyorum gibi. Böyle bir şey yok. Yoga yapılmaz. Yoga yaşanır. Yoga yapamazsınız. ( Bir web sitesinde benim bu sözümü “yoga öğrenilmez yaşanır” şeklinde değiştirip “o zaman öğrenmeden nasıl yaşayacağız”diye hesapça dalga geçmiş bir zat, Türkçe’sinin eksikliğine yada cehaletine verdim yazık..

Yapacağınız güzel bir takım jimnastik hareketleri. faydalı tabi. Bu bakımdan bir çalışma, bir yoga çalışması içerisinde yaşamsal felsefeyi barındırmıyorsa, bu felsefelerden uzak yalnızca beden üzerinde bir takım tasarruflardan oluşuyorsa, yoga değil. “Aman bacağımı ne güzel uzattım.” Hele hele daha kötü durumları var :” Bacağımızı kaldıralım, şimdi kalçamız inceliyorrr!!!” İyi! Bunu yaptıran bir sürü başka çalışma var. Kalça inceltmek, göbek inceltmek filan çalışması değil yoga. Yoga yapmakla yogi olunmuyor.

Peki : “Neyi ne kadar iyi yaptığımızı nasıl bilebiliriz?”

Neyi ne kadar iyi yaptığımız nasıl bilebileceğiz? Yogada rütbe olmaz. Yine döndük geldik bu konuya. Yogada insanların rütbeleri olmaz. Hani bir örnek verdik en büyük yogilerden Swami Sivananda, doktor. Tıp doktoru. Hiç siz bir yerde gördünüz mü, Dr. Swami Sivananda diye? Görmediniz. Dolayısıyla yogada rütbe olmayışını her yere uygulayabilirsiniz. Bu sebeple uygulamaların hepsi çok kifayetli ve hepsi de son derece kifayetsiz olabilir. Burada karar herhangi bir kişiye ait olamaz. Yani ben mesela bildiğim kadarıyla acizane bir yoga hocası olarak bakıp “sen bu işi iyi yapamıyorsun” diyemem. Çünkü ne yaşadığınızı bilemem. İçinizdeki değişimi ancak kendiniz hissedebilirsiniz. Dolayısıyla neyi ne kadar iyi yaptığınıza karar verecek olan sizsiniz. “Aman da ne güzel Sarvangasana yapıyorsunuz, çok iyi bir yogisiniz” diyemem. Belki hiç yapamayacaksınız Sarvangasanayı, ama yogayı yaşayacaksınız.

Ne kadar insan varsa o kadar yoga vardır .

Evet, Patanjali’ye sorulmuştur, kaç tane yoga vardır dünya üstünde diye. O da cevap vermiştir: “Dünya üzerinde kaç tane insan varsa o kadar yoga vardır.”

Ne fena değil mi? tartı olmaz. Mesela çok yükseklerden bir hocanız, size göre gözünüzde çok büyüttüğünüz bir hocanız, -çünkü o ben yükseğim ilan demez çünkü, ihtiyacı yoktur çünkü, laf ile yüksek olması da ona bir değer kazandırmaz, o sizin ilerlemeniz için vardır ve hizmetkarınızdır. Yoga hocasının tek vazifesi hizmetkarınız olmaktır, başka bir şey yok, ne olursa olsun. En büyük guru olsun. Guru talebe olmadan işe yaramaz. Orada sana şunu diyebilir “Sen artık şu çalışmayı yap.” O görmüştür sizin belli çalışmalar içerisindeki gelişiminizi ve o çalışmalar içerisindeki durumunuzu, yeterliliğinizi, hiçbir zaman size “çok iyi oldu ,bak aferin” filan demez. Size ek bir çalışma verir, onu da devam ettirir. Ama bütün bunların neticesinde varlıksal şuurumuz her şeyden önce gelir ve biz kendimizin ne olduğunuz yine kendimiz biliriz. Kendimizin ne olduğunu bizden başkası bilemez.
Mesela bazı insanlar vardır, dışarıdan -tabiri caizse- peygamber, ama içinde neler dönüyordur da bunu size göstermeyebilir. Ancak belli durumlarda anlayabilirsiniz. Ve de zaten adam “ben her şeyden ariyim filan diyorsa geçiniz. Çünkü onun herşeyden ari filan olduğunu kendisi karar vermeyecek, davranışları gösterecek.
İnsanlar genelde fizikle ve fiziğin şartlarıyla ve akılla mağlup olurlar. O sebeple neyi ne kadar iyi yaptığımıza yine kendimiz karar vereceğiz, bunu kendimizi yüceltme ve bir şeylerle böbürlenmek için yapmayacağız. Bakın ruhsal hayatta, kartvizitiniz ve kartvizit üzerinde hangi üniversiteleri bitirdiğiniz, ve bu üniversiteleri ne kadar ne kadar iyi derecelerle tamamladığınıza, ya da önünüzde ne kadar uzun isimler olduğuna kimse bakmaz ki... Bu madde hayatı. Eğer böyle bir şeyler varsa bu madde hayatı için geçerli, bu madde hayatı için iyidir, ama ben bunun ancak madde olduğunu söylerim.

Davranışlarımız ve hal ve havamız tavrımız etrafın bize karşı davranışları da bizim nereye geldiğimiz hakkında bir nosyon verir nereye geldiğimize dair. Ama bu bizi asla şımartmamalı asla kafi görmemeliyiz yetinmemeliyiz asla ortaya çıkıp da ben yogiyim ( bu arada yogi olmanın yetmediği bazı insanlar da var onlar kendilerine “üstün yogi”yim diyorlar umarım bir gün islah olurlar inanmayın böyle leflara yoga da böyle mertebeler yok) filan demeye gerek yok.
İnsan olmamız yeterlidir.