Pazartesi, Nisan 06, 2009

Kaivalya Yogashram, Haftasonu Yoga Gezisi.

Dostlarım merhabalar,

Bildiğiniz gibi her sene bahar aylarında bir gezi yaparız. Bu geziler, aşramımızdaki dostların birlikte oldukları, masraflarını hepimizin imece usulü bölüştüğü, yani ticari bir faaliyet olmayan arkadaş grubu gezileridir. Mümkün olduğunca çok kalabalık olmamaya özen gösterir, gittiğimiz yerleri itina ile seçeriz. 

Bizler, zaten var olan günlük yaşantımızı devam ettirirken, sahte şekilcilikler sergilemeyiz.  Yani öyle şıpıdık terlikler, şilebezi şalvarlar, şaç sakal birbirine karışık haller veya karmaşık cinsellikler bizim işimiz değildir. Bu konularda hassas ve titizizdir. Orada dostluğumuz vardır, özel hayatlarımız ise tamamen kendimize aittir ve oraya yansıtmayız. Medeniyetin imkanlarını bilir, en iyi şekilde kullanır ama bir yandan da bedenimizi, aklımızı, ve özgür ruhumuzu dinlendiririz.

Pek çok dine mensup arkadaşlar bir arada olur ama hiç din konuşmayız. 

Pek çoğumuz mesleğinde başarılı iş insanlarıdır ama onu bile konuşmayız aramızda.

Bir yere gittiğimizde içimizden biri para toplar bölüşür gerekli ödemeyi yaparız...

Bizler Yoga'yı, kişinin bireysel gelişimide bir felsefi ve bedensel yaklaşım olarak gördüğümüzden, hani şu bazılarının "chanting" dedikleri dinsel hindu şarkıları falan söylemeyiz. Dinsel ritüellerle ise hiç işimiz olmaz.

Yediğimizi içtiğimizi özenle seçeriz. Mümkün olduğunca bedenimizi ve zihnimizi bulandırmayacak, bizi sağlıklı  olan, hareket etmede ve  dinlenmede özgür kılabilecek bir yemek listesi seçeriz. Bizlere bahşedilen en önemli şey olan yaşamımızı çok önemli sayar onu en sağlıklı ve kaliteli şekilde uzun ve keyifli yaşanabilir şekilde tutabilmek için gerekeni düşünür, yer ve içeriz. Dolayısı ile  bol bol sebzeler, meyveler, sağlık dolu çaylar içer, mümkün olduğunca, içki ve sigaradan uzak dururuz.

Bir yogi'nin akıl yapısının hep sağlıklı,  dinç ve zihninin her türlü bulanıklıklardan uzak olması gerektiğini birilir; aklımızı bulandıracak bizi sahte alemlere götürecek mükeyyefatı asla  yaşamımıza sokmayız.

Muhakkak ki gezinin özünü doğada olmak, tertemiz havada bulunmak, çiçeklerle, ağaçlarla, kuşlarla, böceklerle birlikte olup evrenle bütünleşmek, arınmak, karşılıksız koşulsuz sevgi ile dostluğun keyfini çıkartmak ve kısa bir müddet te olsa gündelik yaşamımızdan uzaklaşarak amiyane tabiri ile kafa dinlemek, bunu da mümkün olan en sağlıklı şekilde geçirmek olarak düşünürüz. Yani gezimiz " abi mangal yakalım, rakı içelim" gezisi değildir.

Bu gezilerimiz, bu nedenle hep çok sevilir ve tam bir uyum içinde olur. Herkes düzenli bir disiplinle sevgi ile ve keyifle katılır, paylaşır daha sonra evlerimize, işlerimize keyifle döneriz. Taa ki bir dahaki gezimize kadar.

Bu düşüncelerle yeni bir gezi tasarlamaya başladığımızda aklıma ilk gelen çok yakında ama tamamen şehirsel gürültü ve patırtıdan uzakta olan ama uzun yolculuklar gerektirmeyen bir yer olsun diye düşündüm.

Aklımıza ilk gelen yer Heybeli Ada'daki Halki Palas oldu.  Zaten sevgili eşim ve ben sıksık oraya gider dinlenir huzur buluruz. Halki'nin sevgili Genel Müdürü Bülent bey ve Yardımcısı İsmail bey bize gerekli düzenlemeyi yapacaklarını söylediler,Herşeyi tam bizim isteğimize uygun yaptılar sağolsunlar varolsunlar. Halki Palas zaten harika bir yer. Kararımız tamamdı, gezi dönüşünde ise bunun ne kadar isabetli olduğunu hep birlikte görecektik..

Bir iki günde hemen toparlanıp 17 kişilik bir grup olduk, cepleri birleştirdik Aşramımızdaki cumartesi çalışmasından hemen sonra ilk motora atlayarak gittik adaya....

İlk resimlerde, motorda,  gidişimizin verdiği heyecan sohbetleri görülüyor.

Eh, tabii seyahat gibi bir heyecanla karnımız acıkmıştı bile bu arada sevgili dost Serdar'ın harika ve sağlık dolu kukileri imdadımıza yetişti mottordan iner inmez  hemen iskelenin karşısındaki kahvede birer adaçayı eşliğinde afiyetle yedik.

Sonra keyfili bir yürüyüşle otelimizin yolunu tuttuk... 



Doğruca Otelimize gittik. Hemen odalara yerleştik.

Kısa bir dinlenmeden sonra, vakit kaybetmeden çalışmalarımıza başladık.

Hava şartlarının güzelliği sayesinde çalışmalarımızı bahçede tertemiz hava ve muhteşem deniz manzarasına hakim bir bölümde yaptık.

İlk çalışmalarımız bolca Pranayama  ve daha sonra ise  Bandha'lardı. 

Akşam üzeri kalar salona geçip güzel bir Tratak çalışması yaptık.

Güneş batımında keyifle manzarayı seyrederek meditasyonlarımızı yaptık kendi başımıza.

Sonrasında bizi, muhteşem lezzetli bir sofra beklemekteydi. Zeytinyağlılar, izgara edilmiş sebzeler, peynirler ve Halki Palas şefinin bizlere yaptığı lezzetleri keyifli bir sohbet ile yedik, meyvalar ve bize özle tetlımız "tez pişti'yi" da yiyerek sevgi ve dostluk içinde kalktık sofradan.

Sonraki programımız bizi sinema salonu haline getirilmiş  salona ve burada izlediğimiz Küçük Buda filmine götürdü. Ne Budistiz ne de Hindu peki neden izledik bu filmi, burada meditasyonla, yoga ile felsefi yaklaşımlar ve güzel mesajlar vardı. O nedenle....

Gece olduğunda herkesi tatlı bir uyku hali sarmıştı, odalarımıza çekilip adanın sessizliğinde huzur içinde keyifli bir uyku bizi bekliyordu.

Arkası yarın.......